Görüntüleme Teknikleri ve Radyoasyon Dozu
Radyasyonun tıpta birçok kullanımı vardır. En iyi bilinen kullanım, kırık kemikleri bulmak ve hastalığı teşhis etmek için radyasyon kullanan X-ışını makineleridir (röntgen). Başka bir örnek, kanser gibi hastalıkları teşhis etmek ve tedavi etmek için radyoaktif izotopları kullanan nükleer tıptır. (İskelet sintigrafisi, MiBG-Sintigrafisi,Pozitron-Emisyon-Tomografisi gibi )
Günümüzde radyolojik görüntüleme teknikleri nedeni ile maruz kalınan radyasyon dozu ile kanser gelişiminin ilişkisini gösteren kesin bir veri bulunmamaktadır. Ancak elimizde 1945 yılında gerçekleşen Atom bombası saldırısı sonrası hayatta kalan Japonların uzun dönem takiplerinden gelen veriler bulunmaktadır. 100.000’den fazla insanın maruz kaldığı radyasyon dozu bombanın merkezinden uzaklık göz önüne alınarak hesaplanmış ve yaklaşık 60 yıllık takipte kanser gelişimi incelenmiştir. Bu verilerin analizinde kanser gelişim riski ile radyasyon dozu arasında doğrusal bir ilişki saptanmıştır. Bireylerin radyasyon hassasiyetinin radyasyona maruz kalınan yaş ile değiştiği ve çocukların kanser riskinin daha fazla olduğu saptanmıştır.
Aşağıdaki tabloda en sık kullanılan görüntüleme tetkiklerinde verilen etkin dozlar ortalama bir yetişkin için hesaplanmıştır ve kişiye bağlı olarak bu doz yaklaşık 10 katına kadar değişebilir (hastanın yaşı, kilosu, cinsiyeti gibi faktörler nedeni ile).
Görüntüleme Yöntemleri |
Ortalama etkin doz (mSv) |
Tüm vücut BT |
12 |
Ön-arka akciğer grafisi |
0,02 |
Ön-arka ve yan akciğer grafisi |
0,1 |
Akciğer BT |
8 |
Pelvik BT |
6 |
Abdomen BT |
14 |
Medikal görüntüleme teknikleri ile oluşan radyasyon Amerika Birleşik Devletleri’nde halkın maruz kaldığı radyasyonun yarısından sorumlu olduğu belirtilmektedir. İngiltere’den 2005 yılında bildirilen raporda ise yıllık radyasyon maruziyetinin yaklaşık 6 da 1’inin radyolojik görüntülemeden kaynaklandığı rapor edilmiştir.
2006 yılında Amerika Birleşik Devletlerindeki halkın maruz kaldığı radyasyonun kaynağına bakıldığında;
- % 50 : Doğal (radon gazı, kozmik ışınlar, vb) radyasyon
- % 2 : Mesleki maruziyet
- % 24 : Bilgisayarlı Tomografi uygulamalarından kaynaklanan maruziyet
- % 12 : Nükleer Tıp uygulamaları
- % 7 : Girişimsel radyoloji uygulamaları
- % 5 : Konvansiyonel radyolojik tetkikler (direk grafiler)
Doz-kanser riski ilişkisini tahmin etmeye yönelik farklı modeller oluşturulmuştur. Bu modellerden en fazla kabul göreni LNT modelidir. Bu modelde maruz kalınan radyasyon ne kadar düşük dozda olursa olsun kanser gelişim riski taşıdığı kabul edilmektedir. LNT modeli Hiroşima atom bombasından sonra hayatta kalan popülasyonun uzun dönem takip bilgilerinden oluşturulmuştur. Bu popülasyona ait veriler kullanılarak düşük dozda radyasyona maruz kalanlar için ileride oluşabilecek kanser riski hesaplanmaktadır.
Radyasyon sağlığımızı nasıl etkiler?
Radyasyonun dokularda oluşturduğu etki radyobiyolojik (DNA hasarı gibi) etki olarak ifade edilmektedir. Radyasyonun sağlığımızı etkilemesinin birincil yolu DNA moleküllerinin parçalanmasıdır. DNA, çift sarmal halinde bükülmüş iki uzun nükleotid zincirinden oluşur; hücrenin yapısının ve işlevinin planını oluşturan hücrenin çekirdeğindeki moleküler bileşiktir. Radyasyon bu zincirleri kırabilir. Radyasyon öncelikle hücreyle etkileşir, hücreler dokuları, dokular da organları etkiler.
Radyasyondan çok etkilenen organlar kemik iliği, genital organlar, göz merceği, cilt, sindirim sistemi epitelidir. Az etkilenen organlar ise sinir sistemi ve kaslardır.
Radyasyon maruziyetine bağlı kanser riski hesaplanmasında etkin doz tanımı kullanılmaktadır ve birimi sieverttir (Sv). Maruz kalınan radyasyonun sievert biçimden hesaplanması farklı görüntüleme teknikleri arasında karşılaştırma yapabilmemize olanak sağlanmaktadır.
Doğal çevreden (radon gazı ve kozmik ışınlar nedeni ile) maruz kaldığımız etkin doz yıllık 3 mSv (mili sievert) civarındadır.7 saatlik bir uçak yolculuğunda ise 0.02 mSv dozunda radyasyona maruz kalınır.
Takip edilen Japon popülasyonunun yaklaşık üçte biri düşük doz radyasyona maruz kaldığı için bu verilerin BT gibi görüntüleme tetkiklerinden kaynaklanan radyasyon maruziyeti ve kanser gelişme riskinin öngörülmesi için kullanılabileceği bazı çevrelerce kabul edilirken, radyolojik tetkikler ya da mamografi sırasında maruz kalınan radyasyon dozu çok düşük olduğu için bu gibi tetkiklere bağlı kanser riski hesaplamalarında daha fazla belirsizlik hakimdir.
Radyasyonun Biyolojik Etkilerini inceleyen kurum BEIR, 2006 yılında yayınlanan VII. raporunda 10 mSv radyasyon maruziyeti sonrası ömür boyu kanser geliştirme riskinin 1000’de 1 olduğu bildirilmektedir. Tek bir görüntüleme tekniğinde maruz kalınan radyasyonun radyobiyolojik etkisi büyük olasılıkla çok az iken, sık ve tekrarlanan tetkiklerin kümülatif (birikimsel) etkisi bir halk sağlığı sorunudur.
Dokular hücrelerin çoğalma hızı ve hücre farklılaşma oranlarına göre radyasyon duyarlılıkları açısından birbirinden farklıdır. Kemik iliği kan, testis, yumurtalık hücreli radyasyonun etkilerine çok duyarlı iken beyin ve kaslar ve radyasyona dirençlidir. Radyasyona bağlı dokularda gözlenebilecek kronik hasar riski maruz kalınan toplam radyasyon dozu, genetik özellikler gibi pek çok faktörden etkilenmektedir.
Düşükte olsa radyasyon maruziyeti ile sonuçlanan her tetkik kanser riskinde artışa sebep olmaktadır. Bu nedenle tanı ve takipte istenilen her tetkikin bir temeli olmalı ve takiplerde sık sık değil gerektikçe tetkik uygulanmalıdır.
Radyolojik Radyasyon için Dikkat Edilmesi Gerekenler!
- Radyasyona karşı korunmada ana fikir, tahammül edilebilen (tolere edilebilen) dozları bilmek ve radyasyon çalışanları ile çevre halkının bunun üstünde doz almasını önlemektir.
- Radyasyon korunmasının hedefi ise;
- Doku hasarına sebep olan deterministik (belirleyici) etkileri önlemek,
- Stokastik etkilerin meydana gelme olasılıklarını kabul edilebilir düzeyde sınırlamak.
Uluslararası Radyolojik Korunma Komisyonu (ICRP) tarafından Müsaade Edilebilir Maksimum Doz (MEMD), bir insanda ömür boyunca hiçbir önemli vücut arazı ve bir genetik etki meydana getirmesi beklenmeyen iyonlaştırıcı radyasyon dozu olarak tarif edilir. Radyasyon çalışanları için müsaade edilen maksimum doz sınırı, birbirini takip eden beş yılın ortalaması 20 mSv’i geçemezken (yılda en fazla 50 mSv), toplum üyesi diğer kişiler (halk) için aynı şartlardaki bu sınır 1 mSv’in altında tutulmaktadır.
Peki Biz Ne Yapabiliriz?
Gençlerde kanser tedavisi sırasında yüksek doz radyasyona maruz kalmadığı sürece, tıbbi radyasyona bağlı kanser riskinizdeki herhangi bir artış çok az görünmektedir. Ancak radyasyon hasarının etkilerinin ortaya çıkması tipik olarak uzun yıllar aldığından ve yüksek doz görüntülemedeki artış yalnızca 1980'den beri gerçekleştiğinden, tam olarak emin değiliz.
Yani biz daha fazlasını öğrenene kadar, tıbbi radyasyona maruz kalmanızı mümkün olduğunca düşük tutmakta fayda olabilir.
Hamile ve Hamilelik Şüphesi Olanlar !
Hamilelikte radyolojik tetkiklerin bazıları yaptırılabilir, bazıları da eğer gerekliyse yaptırılabilir. Tanı amaçlı, bir defa yapılmış olan görüntüleme yönteminin anne karnındaki bebeğe olumsuz bir etkisi yoktur. Gebe bir kadında tıbbi bir gereklilik varsa, tanı amaçlı, bir defa yapılacak olan görüntüleme yöntemi asla ertelenmemelidir.
Bebeğe zarar verebilecek düzey 5 rad (5000 mrad) üzerindeki radyasyon değerleridir. Sık kullanılan yöntemlerde maruz kalınan radyasyon miktarı şöyledir;
Akciğer röntgeni (2 yönlü çekilmiş) |
0.02-0.07 mrad |
Karın röntgeni |
100 mrad |
Pelvik röntgen |
200 mrad |
Mammografi |
7-20 mrad |
Baryumlu bağırsak filmi |
2-4 rad |
Bilgisayarlı karın ya da bel tomografisi |
3.5 rad |
Radyasyon içermeyen radyoloji tetkiklerinden biri ultrasonografidir. Ultrasonografi radyolojik bir incelemedir ama ışın içermez, tamamen ses dalgalarıyla çalışan bir yöntemdir. Bebeğe bir zarar verme ihtimali yoktur.
MR RADYASYON İÇERMEZ. Çok gerekli durumlarda kullanılır. Ama prensip olarak ilk 10 haftada MR konusunda biraz daha tutucu davranıyoruz.
Radyasyon içeren incelemelerden en sık yapılanların biri de röntgen incelemedir. Örneğin; akciğer grafisi hamilelikte zorunluysa çekilir. Çünkü zorunlu demek hayatı tehdit eden bir durum içerir. Karın dışındaki, tanısal amaçlı film çekimlerinde, anneye, karnı koruyacak, yelekler giydirilmelidir. Tıbbi olarak uygunsa, doktorunuz röntgen yerine, iyonize radyasyon içermeyen ultrasonografiyi veya MRI önerebilir.
Seri röntgen filmlerinin yer aldığı incelemelerden biri, bilgisayarlı tomografidir. Bu da çok gerekli durumlarda yapılabilir. MR incelemesi çoğu zaman tomografiye bir alternatiftir.
Bir diğer inceleme de renkli doppler incelemesidir. Bebeğe giden kan damarlarını incelemek için yapılabilir, bazen de damar tıkanıklığı şüphesi varsa radyoloji uzmanı tarafından yapılmaktadır. Günümüz renkli doppler cihazlarıyla bebeğe herhangi bir zarar verilmemektedir.